Değerli Arkadaşlar,
Değerleme Uzmanlığı mesleğinin olmazsa olmazlarından biri de; analitik düşünme becerisidir. Elmalarla armutları karıştırmadan, her şeyi yerli yerine oturttuğumuzda incelediğimiz olaya daha berrak ve yalın bir hüküm verebiliriz.
Birinci nokta: Lisanlı olup olmamaktır.
Bugün itibariyle; Lisansını almış bir arkadaşımızın imzaladığı raporlar, hangi bölümden mezun olursa olsun Halk Bankası dahil, Türkiye'de yerleşik bütün bankalarda, bütün kurum ve kuruluşlarda geçerlidir.
Ayrıca, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'a geçtiğimiz Mayıs içinde eklenen bir madde ile; 2013 yılı için Adli Bilirkişilik müracaatında bulunmuş bütün lisanslı uzmanlar bilirkişi olarak atanmıştır. "Kentsel Dönüşüm" ve kamulaştırma dahil, bütün adli ihtilaflarda kendilerine öncelikli olarak görev verilecektir.
Sonuç itibariyle; lisanlı değerleme uzmanları için bu tartışma kapanmıştır.
ıkinci Nokta: Sahada çalışacak lisanslı değerleme uzmanı sayısında yeterli değildir. Bu alanda çok ciddi bir açık vardır. Lisanslı şirketler, pragmatik davranarak ( Lisanslama sınavlarına girmeleri koşuluyla) bu açığı, ucuz işgücü olarak gördükleri tecrübesiz üniversite mezunlarıyla kapatmaya çalışmaktadırlar.
Her yıl, üniversitelerimizden 60,000'den fazla mimar, mühendis ve şehir plancısı mezun olmaktadır. Oysa, işinin ehli "yetkin" mimar ve mühendis sayısında da ciddi bir açık olduğu söyleniyor. Küreselleşen bir ekonomide, kendi mesleğinde uzmanlaşmış ve ustalaşmış bir insan, dünyanın her yerinde hayatını idame ettirebilir.
Asıl tartışılması gereken husus; meslek şovenzimi yapmak yerine, bu meseleye kariyer planlaması açısından bakılmasıdır. Mezun olduktan sonra ilk 4-5 yıl insan hayatının en önemli devresidir. Bu dönemde attığınız adımlar ve aldığınız kararlar, hayatınızın geriye kalan 40-50 yılını etkiler. Mimar, mühendis, işletmeci ya da ekonomist, ciddi ciddi lisans almayı düşünmeyen hiç bir arkadaşımız bu mesleğe bulaşmasın. ış hayatlarının altın değerindeki ilk 3 yılını boş yere heba etmesinler.
Üçüncü nokta ise; beğensek de beğenmesek de, 1980'lerden bu yana dünya ekonomisine eklemlenen Türkiye'de de, er ya da geç Değerleme Mesleği dünya stadartlarında yapılacaktır. Bizler bunu kendi irademizle başaramadığımız takdirde, hiç kimsenin gözünün yaşına bakmadan küresel sermaye Türkiye'ye dayatacaktır. Bunun anlamı; önümüzdeki 5 yıl içinde, bugün olduğu hiç bir sınava ve sertifikasyona tabi olmadan, eline çanta alan herkesin, kendine " değerleme uzmanı" payesi veremeyeceğidir.
Gayrimenkul, gayrimenkul piyasaları ve varlık değerlemesi dünya ekonomilerinin merkezine oturmuştur. Bu alanda iyi yetişmiş gençlere her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulacaktır. Bu mesleği gerçekten severek yapmak istiyorsanız, sizlere nacizane önerim: Bu türden saçmasapan hezeyanlara gözlerinizi ve kulaklarını kapatıp sınavlara hazırlanmannızdır. Bununla da yetinmeyin, sadece teknik bilgilerle donanıp, at gözlüğü takarak 21. Yüzyılda hayatta kalamazsınız. Kendiniz entellektüel anlamda da çok iyi yetiştirin.
Sevgi ve saygılarımla,
A.Mesut Tatlıpınar