Teşekkür ederim.
Bu dilekçeyi imzalayarak göndereceğim...
Değerli Üstadım Ahmet Bey,Serzenişlerinizi ve tepkinizi anlıyorum. Kafası çalışan, akli melekeleri yerinde insanlar, hele bir de yaşı kırkı geçmişse, kendilerini sürekli "salak" yerine koyan aptal aptal muamelelere maruz kaldıklarında "agresif" tepkiler verebilirler. Sabırlı olmak, kızmamak demek değildir.
Kurt, puslu havayı sever misali; niyetleri, bulanık suda balık avlamak olanlar; kimi zaman , kasıtlı olarak "provokatif" kararlar alıp, ortalığı daha da toz dumana boğmak istemeleri ihtimal dahilindedir. Bu nedenle; her koşulda soğukkanlı olmak faydalıdır.
Askerliğimi piyade subayı olarak yaptım. Tuzla Piyade Okulunda "Savunma ve Taarruz" derslerinde öğrendiklerimden aklımda kalan tek cümle; "düşman, süngü mesafesine girmeden siperden çıkılmaz." Sözü olmuştur.:=)
Dürüst olalım.. Verdiğimiz hak ve haysiyet mücadelesinde, ürkek kelimelerle yola çıktığımızda; şartlar 100-0 aleyhimize idi...Hala da öyle... Biz, asimetrik bir mücadelenin zayıf tarafıyız... Örgütümüz yok, paramız yok, gücümüz yok, arkamız yok, torpilimiz, gizli kapaklı ilişkilerimiz , al takke ve külahlarımız yok. Niyetimiz ve gücümüz de dahil olmak üzere, her şeyimiz açık, her şeyimiz meydanda... Bardaktaki su kadar berrak ve şeffafız.
Bizler, masallardaki Keloğlan'ın yedi başlı ejderhanın karşısına çıkar gibi müesses nizam sayılabilecek en güçlü kurumların karşısına, yalın ayak, başı kabak ve çıplak ellerle çıkıyoruz. Tek dayanağımız; devletimize, hakka ve haklılığa olan sarsılmaz inancımızdır.
Peki, neyimize güveniyoruz?
Bizler, köpek gibi hayasızca ve onursuzca yaşamayı reddedip , "ya ıstikal ya Ölüm" diyerek çıplak ayaklarla mitralyözlerin karşısına çıkan bir milletin torunlarıyız.
Bu söz, hamasi saiklerle söylenmiş içi boş bir laf değildir. Bilimsel manada genetik, kültürel manada da defalarca kanıtlamış sosyolojik bir olgudur. Nereden gelirse gelsin; ayak oyunlarına, sahtekarlığa, düzenbazlığa, fitneye, fesada, fücura, baskıya, haksızlığa, zulme, adaletsizliğe boyun eğmeden zalimin karşısına dikilmek bu toprakların ve bu toprağın insanlarının kadim bir geleneğidir. Siz Maraşlısınız bilirsiniz. Sütçü ımam da , Antepli şahin Bey de uydurulmuş masal kahramanları değildir. Gerçeğin ta kendisidir.
Ama bizler; siyaset bilimi okuduk, hukuk okuduk, işletme okuduk, mühendislik okuduk. Bu mücadele geleneğine bilgimizi, aklımızı ve zekamızı da katarak bir üst düzeyde sürdürmesini öğrendik.
"Konjonktür ve şartların olgunlaşması" kavramlarının ne demek olduğunu biliyoruz. Durum muhakemesi yapıp , stratejik planlama yapmasını öğrendik. Tıpkı, usta bir satranç oyuncusu gibi hangi hamleyi ne zaman yapacağımızı, yaptığımız hamlenin doğuracağı muhtemel sonuçları kısmen de olsa önceden kestirebiliyoruz.
Hayattan öğrendiğimiz tüm tecrübeleri, zamanın ruhu ile harmanlayıp, doğruluk ve dürüstlükten ayrılmadan, içine inancımızı, imanımızı ve ideallerimizi kattığımız zaman 7 başlı ejderhalar da, haramdan vücut bulmuş iblisler de bizleri korkutamaz.
Moda deyimiyle; " bu daha başlangıç, mücadeleye devam"
)))