Gönderen Konu: MESLEğıMıZE DOğRULARI SÖYLEYEREK VE SESıMıZı YÜKSELTEREK SAHıP ÇIKALIM  (Okunma sayısı 16662 defa)

ankaraa

  • Ziyaretçi
Sektörde gayriahlaki ve gayrihukuku işlemlerin doğal hale getirildiğini görüyoruz.
Düzenleyici otoritelerin bu platformu takip ettiğini bilerek, bağcı dövmek değil üzüm yemek niyetiyle, genele sirayet etmiş hukuksuzluğun ve kural tanımazlığın ahlak kaybı dışındaki nedenlerinin ortadan kaldırlmasını rica ediyorum.
Peki nedir bu kural tanımazlıklar!
1- Değerleme kuruluşları, SPK mevzuatında düzenlenmesi gereken ve bizzat lisanslı değerleme uzmanı tarafından değerlemesi istenen/gereken talepleri karşılayabilmek için lisanslı olmayan personeli kullanıp, bünyesindeki herhangi bir lisanslı değerleme uzmanını, görmediği taşınmaza ilişkin başkası tarafından hazırlanan rapora, rapor hazırlayan kişi olarak imza atmaya zorluyor. Genellikle iş endişesi nedeniyle hedefine ulaşıyor. Bu ve benzeri haksız uygulamalarla,  değerleme kuruluşları, daha fazla lisanslı değerleme uzmanı istihdam etmekten imtina ediyor.
2- Çözüm ortakları yanlarında çalıştırdıkları birçoğu üniversite mezunu dahi olmayan ve çoğu zaman işten anlamayan birkaç personele tüm iş yükünü yıkarak,  daha karlı işlere koyuluyor. Bu durum sektöre bariz bir şekilde şöyle yansıyor: Birçok değerleme kuruluşu yetkilisi, anlaşma yaptığı çözüm ortağı ile çoğu zaman görüşme fırsatı bile bulamıyor. Neden? Çünkü o beyefendi çok meşgul ve değerleme kuruluşunda çalışan lisanslı değerleme uzmanı, onun yanında çalıştırdığı, emeğinin karşılığı da çoğu zaman verilmeyen personele nasıl olsa işi öğretmek zorunda! Eğer kendi biliyorsa tabi ve karşısındaki henüz "fiyat" ile "değer" kavramlarının farklı olduğunu bile bilmeyen biri iken varın başarı şansını siz değerlendirin.
3- Bu kuralsız yapı ile mücadele etmek isteyen lisanslı değerleme uzmanının ise piyasada hiçbir ayrıcalığı yok.
4- Böyle olunca sektör 1 rapor hazırlayana karşın en az 2 tane kontrol elemenı istihdamı şeklinde kurgulanıyor. Hazırlanan rapor, değerleme kuruluşunda istihdam edilen tecrübeli personel tarafından kontrol ediliyor. Banka yetkilileri bir kez daha kontrol ediyor. Sonuç: Kontrolü olmazsa olmaz bir yapı oluşturulmuş ve bu yapıda istihdam edilenler, eksiklerini örtbas etmek için sürekli birbirini kontrol ediyor. Komik doğrusu. Daha komiği standardı olmayan bir iş yapılıyor. Ve her isteyen, değerleme kuruluşuna istediği şekilde rapor düzenletiyor.
5- Peki bu kuralsız yapıda hata yapan ne oluyor dersiniz. ışten çıkarılıyor tabiki. Ne de olsa yeni mezun bir üniversite mezununu daha ucuza istihdam etmek daha avantajlı. ışi öğrenirse tecrübeli bir personel kazanır. ışi öğrenemezse ne hali varsa görsün. Eğitim almadı, mesleki yeterliliği yok, ancak hata yaparsa tüm ihale o yeni yetme personelin üzerine kalıyor. Neden! Ağababalar, alışmış bir kere adam harcamaya. Hiç derler mi? Biz haksızız, zamana yaygın bir eğitim programı düzenlemeliydik. Bu yeni yetme personele bu kadar iş yükleyip onun hataya düşmesine biz neden olduk diye.
6- Zulümle abad olunmaz. Yetki sahibi olanlar bu gidişe dur demezlerse onlar da bu işin vebalinde ortaktır.
7- Değerleme uzmanının ne uzmanlığı kalıyor mevcut sistemde ne de adamlığı. Bankadaki kontrol personeli arayıp diyor ki;  şu raporu şöyle şöyle yapacaksın. Neden! Bu isteğiniz aramızdaki yazılı metne aykırı diyorsunuz. Yok öyle değilmiş. Bu özel bir durummuş ve bu işe özel olarak böyle yapmalıymışız. Acizlik burada başlıyor. Tamam yapayım. Peki nasıl! Böyle yapmam gerektiğini içeren bir mesaj atın yapayım diyosunuz! Ne hale gelmiş bu meslek...
8- Bunlar genele ilişkin hakikatler, şühesiz böyle davranmayan işveren ve işçiler de var. Amacım kimseyi kırmak değil ancak malesef genel durum malesef böyle.
Vesselam.
« Son Düzenleme: Şubat 05, 2013, 07:46:33 ÖS Gönderen: ankaraa »

onur85

  • GOLD ÜYE
  • ***
  • İleti: 208
Birkaç ekleme:

9- Lisanslı değerleme uzmanlarına Sigorta Eksperleri ve Lihkab eksperlerinin aksine Anonim şirket kurmaksızın çalışma hakkı tanınmıyor ve şirketlerin kafesine hapsediliyor.

10- ışi başından sona kadar yoğun emekle götürüp sonlandıran çözüm ortağı sıfatlı lisanslı uzman %50 gibi komik bir orana tamah etmeye zorlanıp yalnızca Türkiye'de olan bu adaletsiz gelir paylaşımına maruz bırakılıyor.

11- Değerleme uzmanlarına haksız yere kin güden devlet kurumu çalışanları ve başta tapu müdürlükleri Ziraat Bankası ZULÜMÜNE, bir kamu görevi yapan biz eksperleri maruz bırakıp tatmin olmaktadırlar.

UZMAN01

  • YENİ ÜYE
  • *
  • İleti: 11
Söylediklerinizin bir çoğuna katılıyorum. Tespitleriniz için takdirlerimi sunuyorum.

Müsaade ederseniz ben farklı bir şey sormak isterim. Ben daha çok yazdıklarınızdan şu ifadenize takıldım:


 Eğer kendi biliyorsa tabi ve karşısındaki henüz "fiyat" ile "değer" kavramlarının farklı olduğunu bile bilmeyen biri iken varın başarı şansını siz değerlendirin.


Ne zamandır sormak istiyordum şimdi kısmet oldu.
 Ara sıra merak ediyorum acaba bu mesleği icra edenler bu iki kavramın birbirinden farkını hakkı ile biliyorlar mı?

Saygılarımla...

auzgur

  • Ziyaretçi
Sn. "çetingeç" ten alıntıdır:
"Sayın Meslektaşlarım görüşlerinize katılıyorum.Sektörde serbest çalışan yaklaşık 200 yakın lisanslı değerleme uzmanlarından 1 arkadaşımızı bile yönetime layık görmeyenlerden bir şey beklemiyoruz.Birliğe defalarca web sitesinde ıllerde serbest çalışan çözüm ortaklarını gösteren bölüm açılmasını istememize rağmen bize hiç faydası olmayan gereksiz bir sürü bölümler bulunmaktadır.Çünkü serbest çalışan arkadaşlar bir araya gelmesin örgütlenmesin diye düşünülüyor her halde.
Bazı arkadaşlarlardan etik olmayan şekilde şirketlerde ve çözüm ortakları yanında asgari ücretle çalışanların ekspertizde menfaat tespitine göre değer verdikleri konuşuluyordu inanmıyordum ama geçen hafta ekspertizine gittiğim ciddi bir emlak firması müdüründen genç arkadaşların 150 TL çorba parası yemek parası yol parası adı altında istenilen değeri yazdıklarını öğrenince şok oldum yıllarca devlet ve özel sektörde yönetici müdür v.s. olarak üst düzeyde görev yapmış emekli olmuş bizler  kalitenin düştüğü bu sektörde nasıl çalışacağız.
Tapu da ve belediyede görüyorum 18-20 yaşında lise mezunu bir genç elinde 15-20 taleple geliyor hiç bir inceleme yapmadan resimleri çekiyor,diğer bir akradaşı telefonla belediyeden imar durumları v.s. bilğileri alıyor,çalıştıkları çözüm ortaklarının bürosuna gidiyor verileri 2 yıllık tekniker arkadaşlarına veriyor ekspertizide 1-2 tekniker arkadaşlar yapıyor bürodada bilgisayarı iyi kullanan rapor yazan arkadaşlarıda raporu yazıp süslüyor ve gönderiyor bizlerin bunlar ile rekabet etme şansımız varmı,Bunlara iş veren SPK VE BDDK  listesindeki şirketlerde ayda nasıl oluyorda 100-150 rapor hazırlanıyor diye hiç merak etmiyor."
Konu ile ilgili olduğundan burada paylaşmayı uygun gördüm.

creacer

  • GOLD ÜYE
  • ***
  • İleti: 117
Yazdıklarınızın tamamına katılıyorum, ama belirttiğiniz durumlar Lisanslı Değerleme şirketlerinin menfaatlerini zedeleyici özellik taşımamaktadır. Bu durumda TDUB'nin bu sorunları çözmek için çaba sarfedeceğini düşünmek mevcut yönetim yapısı düşünüldüğünde saftlıktan öteye gitmez. Yani kısacası TDUB için bahsettiğiniz konular vardır ama yoktur var gibi yok gibi bişey işte...

maras46

  • YENİ ÜYE
  • GOLD ÜYE
  • *
  • İleti: 212
TDUB'un 2012 yılı için belirlediği ücret tarifesinden sonra, kendi şehrimde yaptığım (banka dışı) küçük çaplı değerleme işlerini yapamaz oldum. 125-150 TL. +KDV'ya yaptığım bu işleri artık 300 TL+KDV'ye yapacağımı Birliğimizin bu yönde bir karar aldığını söyledikten sonra, bir tane bile iş alamadım. Lisansı olmayan eksperlere bu işler yaptırılmaya başlandı. Neyse hayırlısı dedik. Çözüm ortaklığına devem ediyorum.  Sahada çalışan yardımcı elemanların niteliğine bakıyorum. Allah o lisanslı şirketin yardımcısı olsun. Freni olmayan araba gibi ne zaman kaza yapacağı belli değil. Resmi kurumlarda görevli memura "abi ben bu dosyanın neresinden fotoğraf çekeceğim" diye soruyorlar. Bu fiyatlara böyle eleman kurtarıyor demekki.

ımar bankası reklamlarını hatırlayın. EN yüksek faizi vere vere sonu ne oldu. Ülkeye 24.5 milyar TL. takmadılar mı? Gerçi değerleme mesleğinin doğuşunu banka batıranlara borçluyuz. şu anda bu form sitesinde yükselen feryatlara SPK, BDDK ve TDUB kulak tıkamamalı. Yaptığımız iş son derece ciddidir. Ülkemi ve işimi seviyorum. Yukarıda karar verici mevkide oturanların daha bilinçli karar almasını diliyorum.

6306 sayılı kanun çıkalı 8 ay oldu. Kendi ilimde 3 tane lisanslı uzman var. Bir çok kamulaştırma işi yapıldı. Ne hikmetse , 6306 sayılı  kanun'un 12'nci maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun "Bilirkişiler" başlıklı 15'inci maddesinin ilgili fıkrası bizim vilayete uğramıyor galiba.

Ben yinede gelecekten umutluyum. Bu tartışmalar bile dinamik bir yapıyı gösteriyor. Birazcık tabana kulak verilir ise herşey düzelir. Ayrıca kimsenin hakkı kimsede kalmaz. Sahada çalışan lisanslı uzmanlardan helallik istemeden, yukarıdakilerden kimse yakın tarihte vefat etmez inşallah.

Ahmet GÖÇER
Elbistan/Kahramanmaraş
« Son Düzenleme: Şubat 10, 2013, 03:57:03 ÖÖ Gönderen: maras46 »

A.Mesut TATLIPINAR

  • A.MESUT TATLIPINAR
  • GOLD ÜYE
  • GOLD ÜYE
  • ***
  • İleti: 339
Sevglili Üstadım,

Gelinen noktada artık yüzde yüz eminim ki; haksız ve  hukuksuz yapılan pek çok iş,  beceriksizlikten, bilgisizlikten ve cahillikten kaynaklanmıyor. Bizlerin, dile getirdiği pek çok namussuz ve haksız icraatın arkasında kötü niyet ve kasıt var.

Değerleme mesleğini rant alanı olarak  gören ,gözü dönmüş bir avuç tufeyli tayfası, adeta ORGANıZE SUÇ örgütü gibi davranarak  ve her türlü ahlak dışı yöntemler kullanarak kendilerini de , genç değerleme mesleğini de hızla uçuruma doğru sürüklüyorlar.

Sizin bahsettiğiniz; haram, helal, hak, hukuk, adalet gibi yüksek insani değerler zerre kadar umurlarında değil.  Kendilerinden başka herkesi yok sayıyorlar.  Eğer umurlarında olsaydı, 2013 yılında da aynı hata tekrarlanmaz, baz 350.-TL rapor ücreti temcit pilavı gibi önümüze konulmazdı.

Günde 15 saat  sahada ve masa başında  ter döken Maraş'ta ki Ahmet Göçer arkadaşımız  rapor başına 350.-TL fatura kesebilecek midir?  Cevabı şimdiden hayır! Ama, dürüst davranıp Ahmet Göçer'in de hakkını ve hukukunu koruyarak 150, 200 ya da 250 herneyse,  makul bir rakam  belirleyip  Ahmet Göçer'e de bunun altında fatura kesersen lisansını iptal ederim diyebilen bir yönetimi sonuna kadar destekleriz. Bunu diyebilen yönetim kurulu, işte  o zaman gerçekten de TDUB Yönetim Kurulu olur. Bunu söylemeye vicdanı ve cesaret olmayanlar derhal yönetimden istifa etmelidirler.

Sahada yaşanan kepazelikleri, Türk vatandaşlarının ekspertiz simsarları tarafından nasıl kandırıldıklarını söylemeye gerek yok. Manzara ortada.

Son TDUB seçimlerinde birlikte şahit olduk. Etik değerler üzerine inşa edilmiş bir mesleğin Yönetim seçimlerinde bile, ahlaksız yollara tevessül edilerek, belden  aşağı vurularak , gizli listeler hazırlanarak yönetim kurulu dizayn edildi. Böyle bir yönetimden hak, hukuk ve adalet  beklemek, kerhane de bakire aramaktan farksızdır.  Mevcut TDUB yönetiminin hukuki meşruiyeti olsa da zerre kadar ahlaki meşruiyeti yoktur. Çünkü bu yönetim, şirket sahibi olmayan değerleme uzmanlarını yok saymaktadır. Ahlaksız soygun ve sömürü düzenini bir gün daha fazla sürdürebilmek için , bizlerin taleplerine ve şikayetlerine kulaklarını tıkamaktadır.  Bizzat, eski ve yeni yönetim ve denetim kurulu üyelerinin bulunduğu Sapanca toplantısında, 2012 yılı ücret  kararırın sadece şirketler düşünülerek alınmış olduğunu,  yanlış ve uygulanamaz olduğunu yüksek sesle dile getirdim.  Beni, müstehzi ifadelerle dinlediler... Hala, 2013 yılında da aynı yanlışta ısrar ediliyorsa bunun arkasında zerre kadar iyiniyet yoktur! Hiç kimse alınmasın, düpedüz çakallık vardır!

Bizler koyun sürüsü değiliz. Çobanlara ihtiyacımız yok.  2012 yılında Resmi Gazete'de yayınlanan karar ortada, SPK'nın ve BDDK bildirdiği görüşler ortada. Ama, ben bazı raporlar için  hala 100 TL 'ye fatura kesiyorum.  Bu kadar iddialı bir kararın altına imza atıp sonra da bu karara uymayarak  ihlal edenler, sadece bizim gibi "gariban" çözüm ortaklarını değil ( ben artık buna "düzüm ortağı" diyorum)  demek ki TDUB genel Kurulu'nu da koyun sürüsü olarak görüyorlar.

Hiç bir haksızlık ahirete kalmaz!  Bu küstahlığında hesabı  bu dünyada elbet sorulur.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Mesut Tatlıpınar

eksares

  • YENİ ÜYE
  • STANDART
  • *
  • İleti: 32
Değerli üstadlar,

Genel olarak yapılan tartışmalara bakıldığı zaman ortaya çıkan manzara; hepimizin gözünün önünde oluşan ve birebir hepimizin sahada gördüğü, bu işi yerine getiren ve aslında taşıması gereken şartları taşımayan kişilerin kalitesiz(yaptığı işin ne olduğu hakkında bile bir fikri olmadan) iş yapmaları sonucu mesleğin değer yargılarının ve onurunun zedelenmesidir. Bilindiği üzere 2 kavram vardır; 1'i değerleme uzmanı, diğeri değerleme uzman yardımcısıdır. Tanıma göre değerleme uzmanı; şirketler tarafından istihdam edilen lisansını almış kişileri kapsamaktadır. Uzman yardımcısı ise; lisans alma aşamasında lisansını alıncaya kadar geçirdiği süre içerisinde şirketler tarafından istihdam edilen personeldir. Dolayısı ile bağlı olduğumuz SPK'ya göre burada yapılması gereken ayrım bundan ibarettir. ışi yapan kişinin hangi meslek grubundan olduğu değil, lisanslı olup olmadığı sorgulanmalıdır. Bu ayrıma göre, lisanslı olan değerleme uzmanına verilecek yetki ve özlük hakları ile uzman yardımcısına verilecek yetki ve özlük hakları arasında fark oluşturulmalıdır. Bunu oluşturmanın en kolay yolu da, madem bir birliğimiz var, şirketler çözüm ortağı ya da istihdam ettiği kişilerin listesini 3'er aylık dönemler içerisinde birliğe onaylatmak ve sunmak zorunda bırakılmalıdır.
Diğer taraftan, uzman yardımcısı olan kişilere çözüm ortaklığı yolunun kapatılması, ancak bu kişilerin lisanslı bir şirkette ya da lisanslı çözüm ortağı yanında uzman yardımcılığı görevini yerine getirme şansı tanınmalıdır. Yine bunu denetleyecek olan birliktir. Eğer ki kanunlar lisanslı kişiler için işliyor ve bağlıyor da, lisansız olanları hariç tutuyorsa, buradaki adaletsizliğin önüne geçmek yapılması gereken ilk hareket olmalıdır. Sonuç olarak yine şunu vurgulamakta yarar görüyorum. Kanunlar, kişiyi mesleğine göre değil, lisanslı olup olmadığına göre bağlamaktadır. O halde, her lisanslı uzman, yanında çalıştırdığı uzman yardımcısından sorumlu tutulmalıdır.
Bir diğer konu ise; madem böyle bir platformumuz var. Bu platformda, birliğin yapacağı toplantılarda, burada paylaşıp tartıştığımız konuları onaya sunabileceğimiz gündem maddeleri oluşturmamız gerektiğini düşünüyorum. Yani, adminden bir ricada bulunup, yalnızca maddeler(başlıklar) halinde sunulup, tartışmaya açık olmayan gündem adı altında bir başlık oluşturmasını isteyebiliriz diye düşünüyorum.

Saygılarımla,

onur85

  • GOLD ÜYE
  • ***
  • İleti: 208
Değerli üstadlar,

Genel olarak yapılan tartışmalara bakıldığı zaman ortaya çıkan manzara; hepimizin gözünün önünde oluşan ve birebir hepimizin sahada gördüğü, bu işi yerine getiren ve aslında taşıması gereken şartları taşımayan kişilerin kalitesiz(yaptığı işin ne olduğu hakkında bile bir fikri olmadan) iş yapmaları sonucu mesleğin değer yargılarının ve onurunun zedelenmesidir. Bilindiği üzere 2 kavram vardır; 1'i değerleme uzmanı, diğeri değerleme uzman yardımcısıdır. Tanıma göre değerleme uzmanı; şirketler tarafından istihdam edilen lisansını almış kişileri kapsamaktadır. Uzman yardımcısı ise; lisans alma aşamasında lisansını alıncaya kadar geçirdiği süre içerisinde şirketler tarafından istihdam edilen personeldir. Dolayısı ile bağlı olduğumuz SPK'ya göre burada yapılması gereken ayrım bundan ibarettir. ışi yapan kişinin hangi meslek grubundan olduğu değil, lisanslı olup olmadığı sorgulanmalıdır. Bu ayrıma göre, lisanslı olan değerleme uzmanına verilecek yetki ve özlük hakları ile uzman yardımcısına verilecek yetki ve özlük hakları arasında fark oluşturulmalıdır. Bunu oluşturmanın en kolay yolu da, madem bir birliğimiz var, şirketler çözüm ortağı ya da istihdam ettiği kişilerin listesini 3'er aylık dönemler içerisinde birliğe onaylatmak ve sunmak zorunda bırakılmalıdır.
Diğer taraftan, uzman yardımcısı olan kişilere çözüm ortaklığı yolunun kapatılması, ancak bu kişilerin lisanslı bir şirkette ya da lisanslı çözüm ortağı yanında uzman yardımcılığı görevini yerine getirme şansı tanınmalıdır. Yine bunu denetleyecek olan birliktir. Eğer ki kanunlar lisanslı kişiler için işliyor ve bağlıyor da, lisansız olanları hariç tutuyorsa, buradaki adaletsizliğin önüne geçmek yapılması gereken ilk hareket olmalıdır. Sonuç olarak yine şunu vurgulamakta yarar görüyorum. Kanunlar, kişiyi mesleğine göre değil, lisanslı olup olmadığına göre bağlamaktadır. O halde, her lisanslı uzman, yanında çalıştırdığı uzman yardımcısından sorumlu tutulmalıdır.
Bir diğer konu ise; madem böyle bir platformumuz var. Bu platformda, birliğin yapacağı toplantılarda, burada paylaşıp tartıştığımız konuları onaya sunabileceğimiz gündem maddeleri oluşturmamız gerektiğini düşünüyorum. Yani, adminden bir ricada bulunup, yalnızca maddeler(başlıklar) halinde sunulup, tartışmaya açık olmayan gündem adı altında bir başlık oluşturmasını isteyebiliriz diye düşünüyorum.

Saygılarımla,

Kesinlikle katılıyorum lakin vurgu yapılması ve farkedilmesi gereken bir nüans var. SPK'nın tebliğine göre ve burada belirtildiği gibi değerleme şirketlerinin "değerleme uzman yardımcısı" adı ve ünvanı altında sınırsız eleman çalıştırmasına hak veriliyor. Kesinlikle "değerleme uzman yardımcılığı" ünvanına karşı değilim ve hepimiz (en azından ben) bir zamanlar öyle veya böyle "uzman yardımcısı" idik. Lakin bu ünvan değeleme şirketleri tarafından SUıSTıMAL edilerek, her istihdam ettiği elemanı "değerleme uzman yardımcısı" olarak kadrosunda göstermelerine ve bu suretle lisanslı değelerme uzmanı istihdam etmesinden kaçınmasına, böylece değerleme uzmanlığı sınavına bile girmemiş kişileri "değerleme uzman yardımcısı" ayağından kadrosunda tutmasına ve düşük kaliteli, lisansı henüz almamış arkadaşların ciddi işlere imza atmasına/düzenlemesine neden olmaktadır. Ayrıca "değerleme uzman yardımcılığı" statüsü SPK tarafından hiçbir şekilde denetlenmediğinden henüz lisanslama sınavlarına bile girmemiş birçok kişinin şirketlerde düşük ücret ve minimum maliyet-kalite ekseninde istihdam edildiğini bizzat çevremden biliyorum. Bu haksız rekabete yol açtığı gibi iş kalitesini düşürmekte, türlü türlü suistimallere zemin hazırlamaktadır. O yüzden "değerleme uzman yardımcılığı" ünvanının şartları, devamlılığı ve sınav aktivitesi istihdam edilen birey nezdinde denetime tabi tutulmalıdır diye düşünüyorum.

Çıkarılan birçok tebliğ ve mevzuat değişikliklerinin zerre kadar lisanslı değerleme uzmanlarını korumadığı açık olduğu gibi, bu sektörde lisanssız iş yapma hususunu geçtiğimiz 4 yıl öncesindeki döneme göre mevcut durumu kıyasladığımızda, lisans almanın devletçe ne denli alaya alındığı ve geçerliliğinin yok edildiği hepimizin yaşamakta olduğu türlü rezalet ve hak gasplarınca kanıtlanmış durumdadır.

Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Şubat 10, 2013, 08:08:12 ÖS Gönderen: onur85 »

auzgur

  • Ziyaretçi
TDUB un yönetim kadrosunda, değerleme kuruluşlarında idareci olarak çalışan ve bu sebeple ister istemez meslektaşlarından çok sorumluluğu gereği yönetim kadrosunda bulunduğu değerleme kuruluşunun faydası için uğraşmak durumunda kalan uzmanların bulunmasını da birçok yönden sakıncalı görüyorum.
Değerleme uzmanlarına hakettikleri statüyü vermeleri ya da vermeyeceklerse bunu açıkça söylemeleri gerekiyor. Sınav, staj, tecrübe, sicil tutma vs. argümanlarla değerleme uzmanlarını oyalayıp zamanlarını çalmak hiçbir ciddi devlet kuruluşuna yakışmıyor.
Başaramadık bu sistem tutmadı deyip yeni bir başlangıç yapın hiç olmazsa. Zararın neresinden dönseniz kardır.
Yoksa hiçbir ciddi, dürüst, çalışkan, yetişmiş lisans mezununu bu sektörde tutamayacaksınız. Siz isteseniz de onlar tutunamayacak.
Bunu da kimse istemez sanırım.
Yoksa istedikleri tam da bu mu!!
« Son Düzenleme: Şubat 10, 2013, 11:42:22 ÖS Gönderen: ab »

A.Mesut TATLIPINAR

  • A.MESUT TATLIPINAR
  • GOLD ÜYE
  • GOLD ÜYE
  • ***
  • İleti: 339
Değerli Arkadaşlar,

Türkiye'de lisanslı şirketlerin sayısı topu topu 120-130 adet kadardır. Pek çoğununun yöneticisini şahsen tanıyorum. Bu şirketlerin %95'inin de bu platformada bahsedilen dalaverelerle, fırıldaklarla uzaktan yakından alakası yoktur. ışinin aşının peşinde olan insanlardır. Yine, lisans almış pek çok şirket bizler gibi "düzüm ortağı" olarak çalışmaktadır. Özetle, değerleme mesleğini ve değerleme uzmanlarını kepaze duruma düşüren, kurulduğu günden beri TDUB Yönetimi'ne  ipotek koyan tufeyli zihniyetli insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez.  Hatta, o kişilerin bazıları  kullanıldıklarının farkında bile değiller. hala, doğru bir iş yaptıklarını zannediyorlar.

Amacımız, sistemi kilitlemek,  insanları ekmeğinden etmek asla değildir.  Hem mevzuatı hem de sektörü, tam beş yıldır yakından takip edenlerden biri de benim.  Gelinen noktada hiç bir lisanslı şirket sağlam kale değildir.  Bila istisna bütün lisanslı şirketler adeta birer sırça köşktür. 11 şubat 2013 tarihi itibariyle SPK tarafından elektronik takip başlatılacaktır. Sistemi disipline etmek için SPK'yı da Bakanlık müfettişlerini de başka denetim mekanizmalarını da elbette harekete geçirebiliriz. Böyle bir talepde bulunmak bizlerin en tabii vatandaşlık hakkıdır. Devlet bizim için var. şu aşamada önemli olan, ortaya namuslu bir çözüm iradesi koyabilmektir. Gerçekten, hile hurda yapmadan, ahlak dışı yollara sapmadan, yasalara ve kurallara harfiyen riayet ederek,  hiç kimsenin hakkını hukukunu çiğnemeden bu işi yapmak istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Buna karar verdiğimiz gün, sorunlarımızın %50'si kendiliğinden çözülür. Sırf bu platformada dile getirilmiş yüzlerce uygulanabilir fikir var. Hepimiz üniversite mezunuyuz. üstelik pek çoğumuzun engin iş tecrübesi var. Yaptığımız iş yüksek zeka ve analitik düşünmeyi gerektiren bir meslek.  Bizlerin, bu basit sorunları aşmakta zorlanmamız zaten kendi içinde bir ironi değil midir?  Sınavlarda, en karmaşık finans problemlerini çözüp, 35 yıl önce çevrilmiş bir dümeni 10 dakikalık dosya incelemesinde ortaya çıkarabiliyorsak kendi sorunlarımızı çözerken neden bu kadar zorlanıyoruz? Hiç düşündünüz mü?  Gerçekten de beceriksiz miyiz, yoksa birileri kasten bu çözümlere engel mi oluyor?

Sektörde yaşanan bu rezillik ve kepazelik sadece çözüm ortaklarının sorunu da değildir.  Değerleme sektörü  ve TDUB iradesi üzerine kanserli bir ur gibi yapışan bu hastalıklı  zihniyet; aynı zamanda,  borç harç  binbir meşakketle biriktirilen  üç kuruş sermaye ile kurulmuş şirketlerin de başını belaya sokacaktır. Eğer sektörde bir deprem olursa, ki  bu şartlar altında kaçınılmazdır. Bütün lisanslı şirketler bu enkazın altında kalacaktır. Karşı çıktığımız vicdansız zihniyet, yalnızca bizim gibi emeği ve alın teriyle sahada çalışarak hayatını kazanan insanları  yok saymıyor. Yeni kurulmuş genç şirketlerin de geleceklerine göz dikerek onları da sistem dışına atmaya çalışıyor. 

Sırf bir kaç şirkete hizmet eden  asgari rapor ücretlerindeki  bu akılsız ve aptalca  ısrarın asıl amacı ve hedefi,  bizim gibi saf " düzüm ortakları " değildir.  5832 sayılı yasa çıktığı günden beri, sektörde olup bitenleri  çok yakından takip eden biri olarak  adım gibi eminim ki; asıl hedef, düşük kar marjlarıyla pazara girmeye çalışan lisanslı genç değerleme şirketlerinin önünü kesmek ve onları sistem dışına atmaktır. Türk değerleme sektörü, daha emekleme aşamasında  bir avuç aç gözlü, kifayetsiz muhteris, hastalıklı bir zihniyetin ne yazık ki  kurbanı olmuştur. Sorunlarımızın kaynağı işte bu hastalıklı zihniyettir.  Kendilerini vazgeçilmez zanneden bu zihniyet işbaşında oldukça,  asgari rapor ücretleri de dahil  hiç bir sorun çözülemeyecektir.

Aptal insanı bankacı yapıp  trilyonlarca lirayı emanet etmezler. tanıdığım bütün bankacılar çok zeki insanlardır. Sektör içinde oynanan bu kirli oyunu  bizlerden çok daha önce  önce çözdüler. şimdi, lisanslı değerleme şirketleriyle istedikleri gibi oynuyorlar. Amiyane tabirle; bir banka yöneticisi için sektörün bu hali tam da şam'da kayısıdır.  Bu hastalıklı zihniyetle hiç kimse bir yere varamaz. Bu oyuna gelmeyiniz. Yüreğinde biraz vicdan, hak ve adalet duygusu olan herkes, bu ahlaksız soygun düzenine ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan namussuzz sisteme karşı çıkmalıdır. 

Bizler, hiç kimseyle güç savaşı yapmıyoruz. ıktidar peşinde de değiliz. ınsan yerine konulmak ve hak ettiğimiz saygıyı görmek istiyoruz.

Mevcut TDUB yönetimi ahlaki ve hukuki meşruiyetini kaybetmiştir. Bir avuç tufeyli tayfasının çıkarlarına gırtlağına kadar angaje olmuştur. şirketleri ve  sektörde çalışan bütün  insanları hızla uçuruma doğru sürüklemektedir.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Mesut Tatlıpınar

Exper

  • GOLD ÜYE
  • GOLD ÜYE
  • ***
  • İleti: 277
Mesut Bey bu asgari ücret tarifesinin bir avuç firmaya yaradığını düşünmüyorum ben, tam aksine herkez için olumlu olduğu kanaatindeyim. Rekabet tabiki olumlu birşey fakat biryere kadar.

"Kırşehir'de fırıncılar ve marketler arasında yaşanan rekabet nedeniyle 250 gram ekmeğin fiyatı 15 kuruşa düştü".

Kırşehir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Bahamettin Öztürk, yaklaşık 20 gün önce iki fırın arasında başlayan rekabete diğer 15 fırının da katıldığını belirterek, fiyatların önce 50 kuruşa, daha sonra 35 kuruşa, dün de 15 kuruşa düştüğünü söyledi.

Birlik olarak fırıncıları çağırıp anlaştırmaya çalıştıklarını, ancak rekabetin devam ettiğini belirten Öztürk, ekmeğin kalitesinin düşmesinden endişe duyduğunu ifade etti.

Hürriyet.com da alıntıdır.

ışte şuursuz  rakabetin sonu budur. Değerleme sektörününde akibeti bu yönde ilerlemekteydi. Mesut Bey sizde benim gibi uzun suredir sitenin takipçisiydiniz burada 160+KDV teklif verecez diye bas bas bagrıldı. ınsanlar bu rakamlara razı olur durumu getirildi. Tarifeden sonra 175+ KDV kalması muhtemel. Eeeee sorun? Sorun tabiki piskolojik esas rahtsızlık insanların değerleme firmasının sırtımızdan sürekli para kazandığını düşünmesi. Yani banka uzman ile direk çalışsa 175 TL+ KDV verse sorun yok ama firma ile paylaşınca sorun var. Çünkü aynı şeyleri bende düşünüyorum direk banka ile çalışıp 350+kdv kazanmak varken neden 175+ KDV diye ?. Ama olayın diğer yönü var atık kazanacağım para 175+KDV altında olmayacak eski sistem olsaydı sırf yeni şirketler para kazanacak diye büyük olasılıkla 2014 yılında 100+ kdv veya 90+kdv ye yapmak zorunda kalacaktık. Çünkü devlet bankaları ekspere verilen paraları resmen " Haram" olarak bakıyor. Kafasına göre 200 e çektim diyor rekabet çok, gık çıkmıyor. Tapu masrafınıda dahil ettim diyor gık yok. Ohhh nasılsa yapan var belediyeyide dahil edeyim nasılsa yapan çıkar diyor ve yapanda çıkıyor. şimdiiiiiii tamam güzel rekabet oldu fiyatlar düştü şimdi tekrar alıntı yapıyorum


"Birlik olarak fırıncıları çağırıp anlaştırmaya çalıştıklarını, ancak rekabetin devam ettiğini belirten Öztürk, ekmeğin kalitesinin düşmesinden endişe duyduğunu ifade etti." 

ışte olayın sonucu budur. Fiyatla birlikte kalitede dip yapar. Bunu bir işletmeci olarak en iyi siz bilirsiniz zaten. En azından artık ucret sabitlenecek ve sektör kaliteli personel istihdam etmeye devam edebilecek.  Tunç Beyin dediği gibi berberlerin bile tarifesi var 10 TL olmus herhalde herzaman 7 TL verirdik. Hep aynı yere giderim 10 TL verdim para ustu bekledım. Hayırlı işler dedi:)) Ne ayaksın para üzeri dedim. Abi istersen senden hiç almam ama tarife bu dedi gösterdi gerçekten 10 TL. Saygı gösterdim dükkandan çıktım.

A.Mesut TATLIPINAR

  • A.MESUT TATLIPINAR
  • GOLD ÜYE
  • GOLD ÜYE
  • ***
  • İleti: 339
Sevgili Arkadaşım,

"Zurnaın zırt dediği" nokta işte tam da burası.

TDUB kurulduğu günden beri dilimizde tüy bitti.  Beğenelim ya da beğenmeyelim;  TDUB'un kuruluş amacı ve statüsü gayet açık. Açılımı da; Türkiye Değerleme Uzmanları  Birliği.  TDUB, lisanslı değerleme şirketleri birliği değil.  Lisanslı şirketlerin TDUB'a üye olması da bu vasfını değiştirmeyecektir.  TDUB, kendi üyesi olan gerçek kişi değerleme uzmanlarının dışında hiç bir şirket, kurum ya da kuruluş için fiyat tarifesi yayınlayamaz!  Yayınlarsa; kanunsuz iş yapmış olur. TDUB Yönetim Kurulu, hiç bir şirkete  ya da kuruma doğrudan ya da dolaylı  menfaat sağlayacak işlem ve eylemlerde bulunamaz, parasal pazarlıklara giremez. Bunu yaparsa meşruiyetini kaybeder, kanunla verilmiş görevini suistimal etmiş olur. Buna tevessül eden Yönetim Kurulu'nu da ilgili vesayet makamı, haklarında yasal işlem yaparak  re'sen görevden alması icap eder. SPK bürokratları da dokunulmaz değildir.  Görevini savsaklayan, suistimallere göz yuman her kademede bürokrat  ciddi bir soruşturmada; suç işlemiş olarak addedilirler.

Soru şu: Ben, TDUB üyesi bağımsız çalışan bir değerleme uzman olarak yazduğım rapor karşılığında  kaç para fatura keseceğim?  TDUB, yönetim kurulu  bu soruya cevap vermeden, bu konuda hiç bir icraat yapamaz!

şirketlerin ihalelerde kaç para teklif verdikleri, az mı yoksa çok mu kazandıkları TDUB'u ve beni hiç ilgilendirmez. Ticaretin olduğu yerde risk de vardır. Her şirket kendi hesabını yapar. Kimisi çok para kazanır, yanlış hesap yapan iflas eder.  Orası ayrı bir dünyadır. Türk Ticaret Kanunu mevzuatına tabidir. 

TDUB'a  kanunla verilmiş asli görevlerinden birisi de üyelerinin  hakkını ve hukukunu gerektiğinde sermaye şirketlerine karşı da savunmaktır.  TDUB kamu kurumu niteliğindeki bir meslek örgütüdür. SPK bürokratları ve lisanslı şirket patronları da  dahil, hiç kimsenin babasının çiftliği değildir. Kapalı kapılar arkasında yapılan bezirgan pazarlıkları beni hiç ilgilendirmez.  Makamı, mevkisi, göreri, işi her ne olursa olsun. Her yurttaş, yasalara uymakla mükelleftir.  Hiç kime hukukun üstünde değildir. Kamu kurumu TDUB, şirketler arası rant kavgasına alet edilemez.  Etmeye teşebbüs edenler varsa, hem onlar hem de işbirlikçileri bunun bedelini çok ağır bir şekilde öderler.

Sonuç itibariyle; 3 yıldır  TDUB yönetimlerine  verilen kredi bitmiştir.  "GAME OVER" .

Saygılarımla,

A. Mesut Tatlıpınar

ankaraa

  • Ziyaretçi
Aldığım bir duyuma göre çözüm ortaklarına bireysel olarak sertifika verilmesi ve onların da TDUB üyesi yapılması söz konusu olacak. Bu şekilde yapılacak bir uygulama, zaten çok bir işe yaramayanan değerleme uzmanlığı lisanslarının iyiden iyiye rafa kaldırılmasına neden olacaktır.
Değerleme uzmanlarını, bu haksızlığa maruz kalmamak ve mesleklerinin sulandırılmasına müsade etmemek için TDUB a ve SPK ya baskı yapmaya çağırıyorum.
« Son Düzenleme: Şubat 17, 2013, 10:02:25 ÖS Gönderen: ankaraa »

A.Mesut TATLIPINAR

  • A.MESUT TATLIPINAR
  • GOLD ÜYE
  • GOLD ÜYE
  • ***
  • İleti: 339
Benim de bugün aldığım bir duyuma göre; Başbakanlık Teftiş Kurulu,  1,5 ay önce görevden alınan eski SPK başkanı ve yönetim kurulu üyeleri hakkında usulsüz sayılabilecek bazı işlem ve uygulamaları yüzünden soruşturma başlatmış.

Soruşturma başlatılması elbette o kişilerin mutlaka kanunsuz iş yaptıkları anlamına gelmez. Ama, devlet ciddiyeti gereği;  TBMM'nin  kanun çıkararak  ihdas ettiği hiç bir makamın ya da kurumun başındaki insanların, yasa dışı eylem ve işlemderde bulundukları takdirde; önce idari ardından da  yasal ve cezai müeyyidelere muhatap olacakları gerçeğinin bilinmesi açısından bu tür soruşturmalar önemlidir.

Sektörümüzde; henüz, idari ve hukuki hak arama süreçleri başlamadı. Sektörün içinde debelendiği çirkef çukurunu ve "değerleme" kisvesi altında dönen dolapları,  tüketici dernekleriyle ve  medya ile paylaşılmadık.  Bırakınız SPK, BDDK,  mer'i  ış kanunu  ve vergi kanunlarını  yeni Türk Ticaret Kanunu'nu uygulamaya kalktığınızda dahi hiç bir değerleme şirketi faaliyetini sürdüremez. Durum,  bu denli vahim bir noktaya gelmiştir.

Benim önerim; TDUB önderliğinde yapılacak geniş katılımlı bir arama konferansında; konunun tarafları bütün bu sorunları masaya yatırılmalı ve kangren olmuş kısımlara acilen neşter vurulmalıdır.  Bu sorunların altından 7 kişilik TDUB yönetimi tek başına kalkamaz.