Değerleme piyasası, geçen yılın Aralık ayından beri sürekli bir daralma içerisinde olduğu hepimiz tarafından malumdur. ılk önceleri siyasi alanda yaşanan seçim belirsizlikleri bu daralmaya sebep olabileceği düşünülmüştü. Çok şükür ki bu seçimler ide atlattık. Güçlü bir siyasi iktidar, ulusal ve uluslararası finansal piyasa yapıcıları için çok istenen bir durumdur.
Ancak yerel seçimlerin üzerinden 1 ay süre geçmesine rağmen merkez bankası, bankalar için yol gösterici veri olan faiz koridorunda herhangi bir indirime gitmedi. Demek ki işin arkasında sadece seçim atmosferi yok imiş.
şu anda konut kredilerinde uygulanan faiz oranları, % 1-1,30 civarında. Gezi olayları başlamadan önce bu oran % 0,70 civarında idi. Türkiye gibi ekonomik konjonktürü çok hareketli bir ülkede 1-1,30 civarında kredi faiz oranları ile konut borçlanması aman aman korkulacak bir durum değildir aslında. Hatırlayınız, 2011 genel seçimlerinden öncede faiz oranları bu seviyelerdeydi. Ancak bankalar kredi vermekte, kredi lehtarları da almakta imtina etmiyorlardı.
Bugünlerde yaşanan bu daralmanın sadece insanların faiz indirimi beklentisinden kaynaklanabileceğini sanmıyorum. Ekonomistler, küresel ekonomilere dair belirsizlikler, içeride cari açık, enflasyon gibi risklere bağlıyorlar bu konuyu ve MB’nın adım adım faiz indirimine gideceğini belirtiyorlar.
Son 3-4 aydır değerleme piyasasında işlem hacmi %60-70 oranında düşmüştür.Bu durum çözüm ortağı olarak çalışan cefakar uzmanlar ile değerleme şirketlerini çok zor duruma sokmaktadır. Özellikle çözüm ortağı olarak çalışan bizlerin tek gelir kaynağı değerleme şirketlerinden aldığımız üç beş kuruşluk hakedişlerdir. Yol parasıydı, muhasebeci ücretiydi, yemek parasıydı, vergiydi gibi masraflarla başa çıkmaya çalışan bizler; daha ne kadar dayanabiliriz bilmiyorum.
2014 yılının ilk çeyreği; seçimdi, kasetti, paralel di, yamuktu, üçgendi geçti. 2014 yılının tamamını inşallah kaybetmeyiz. Eğer genel hal ve gidiş bu seyirde devam edecek olursa; halimiz bitap, yardım et Ya Rab!