Sağol Kartal07,
Ben de dahil; hepimiz şarlatanız!!!
Hem kendimizi, hem de milleti kandırıyoruz. Türkiye'de; değerleme adına oynanan oyun, tam bir tiyatrodur.
Değerleme Mesleği'nin özü: Bağımsızlık, tarafsızlık ve çıkar çatışmasından uzak kalmaktır. Bu şartlar altında; hiç bir değerleme şirketi, iş aldığı kurumlara karşı bağımsız ve tarafsız davranamaz... Ücretli çalışan hiç bir değerleme uzmanı, patronlara rağmen bağımsız ve tarafsız rapor yazamaz. Çözüm ortağı olarak çalışan hiç bir değerleme uzmanı, sözleşme yaptığı şirkete rağmen bağımsız ve tarafsız rapor yazamaz. Yazsak dahi; bankaları üzmemek için, şirket, o raporu istediği gibi değiştirmeyi kendinde hak olarak görüyor...
Dar bir pazarda; değerleme faaliyetinden başka hiç bir iş yapmasına izin verilmeyen 130 tane şirkete lisans verdiğiniz takdirde, bu şirketler hayatta kalmak için, akla hayale gelmedik sahtekarlıklar ve düzenbazlıklar yapmaya mecbur kalırlar. Negatif seleksiyon başlar. Sektörde, zaman içinde dürüst olanlar iş bulamaz, yamyamlar, sahtekarlar, düzenbazlar ve "hallediriz abi" diyenler ayakta kalır.
Tabiatı icabı, serbest meslek faaliyeti olan değerleme mesleğini ille de şirket çatısı altında sürdürmeyi dayatırsanız, şirket sayısı 1,000' lere ulaşır. Bu sayıyı yasal olarak sınırlayamazsınız...Çözüm ortağı ekspertiz çetelerinden şirketler de rahatsız... Ama, kendilerine dayatılan bu saçma sapan düzen, onları da zincirleme suç işlemeye sevk ediyor.
20 gün kadar önce bir TDUB yönetim kurulu üyesiyle yaptığım özel bir sohbette ; kanun emri olduğu halde, düzenlenen raporların ve rapora imza atanların neden kayıt altına alınmadığını sorduğumda; paralarının olmadığını söyledi... Bunun parayla bir alakası yok. Sıradan bir bilgisayarda, basit bir "excell" tablosu ile bile bunu takip etmek pekala mümkündür. Mevcut TDUB yönetimi, rapora imza atanların kayıt altına alınmasına direniyor!
Finans kurumlarının; özel değerleme şartnamesi hazırlayıp ihale açmaları da bu sahtekar düzenin bir başka boyutudur. Hangi değerleme şirketi, iş aldığı bankaya karşı bağımsız ve tarafsız davranabilir ki? Davranmaya kalktığında; büyük bir ihtimalle, o kurumdan bir daha iş alamaz...Ya da, hangi şirket, bankaların dayattığı şartname dışında UDES'e uygun rapor hazırlayabilir ki?
Aynı taşınmaza, bir bankaya göre " satılabilir" bir başka bankaya " satılamaz" olarak değerleme raporu düzenleniyorsa, buradaki namussuzluğu sistemde aramak gerekir.
Sahada yaşanan kepazeliklerden ve sahtekarlıktan bahsetmiyorum... Bu kepazelikler, neden değil bu ahlaksız ve namussuz sistemin doğurduğu sonuçlardır.
Peki ne yapmalı: Ne TDUB yönetimi ne de tek tek şirket sahipleri bu yükün altından tek başına kalkamazlar. Sorun çözmenin ilk şartı; sorun olduğunu kabul etmek ve sorunu tarif etmektir. Kafamızı kuma gömerek, "kral çıplak" diyenleri disiplin kuruluna sevk ederek bu işin altından kalkılamaz...
TDUB, BDDK ve SPK Yönetimleri öncelikle sistemde çok ciddi sorunlar olduğunu kabul etmek zorundadır.
ıkinci aşamada ise; kerameti kendinden menkul LıDEBıR'i ve DUD'u bu işe karıştırmadan, bu işe taraf olan her kesimden temsilciyi aynı masa etrafına toplayarak sorunu ve çözüm önerilerini enine boyuna tartışmalı ve bir yol haritası hazırlamalıdır.
Her gün sahaya çıkarak, fiilen değerleme faaliyetinde bulunan bir meslek mensubu olarak açıkça söylüyorum. SPK'nın kurduğu sistem bir saatli bombaya dönüşmüştür. Bu bomba, er ya da geç SPK'nın elinde patlayacaktır.