Ahmet Bey,
Maalesef Türkiye'de, dünya ekonomisinin içinde debelendiği, Avrupa Birliği ülkelerini iflasın eşiğine getiren küresel mortgage krizinin; sahtekar değerleme uzmanlarıyla aç gözlü bankerlerin işbirliği yüzünden çıktığının pek az kimse farkında.
Elbette gayrimenkul değerlemesinde "gerçek değer" yoktur. Ama makul değer vardır. Aynı ilçenin farklı semtlerinde, hatta aynı semtin farklı sokaklarında fiyat uçurumu var. Örneğin; en çok iş yaptığım ıstanbul Bahçelievler'de metrekare birim fiyatı 1000.- TL 4,000.-TL arasında alım satıma konu olmuş benzer vasıfta mülkler var. Fiyatlar stabil değildir. Kötü niyetli ya da tecrübesiz bir değerleme uzmanı, metrekaresi 1,000.-TL olan bir taşınmaza pek ala 3,000.-TL yazabilir. Yakın konumda çok sayıda emsal de bulabilir. Masa başındaki sorumlu değerleme uzmanı, şayet bölgeyi tanımıyorsa, emsallerden yola çıkarak pekala bu rapora imza atar. Bankalar, bütün sorumluluğu lisanslı şirketlerin üzerine yıktıklarından, sadece, beklediklerinden az değer çıkarsa itiraz etmektedirler. Genelde, yüksek değere ses çıkarmamaktadırlar.
Kredi istatistiklerine göre; her yüz krediden altısı potansiyel sorunlu kredidir. Mevcut uygulamada, yaygın mesleki sigorta olmadığı için, bankalar uğradıkları zararları şirketlerden tazmin etmektedir. Zararlarını karşıladıktan sonra da o şirketlere iş göndermemektedirler. şirketler de zararlarını, sorumlu değerleme uzmanlarından tahsil cihetine gitmektedir. Hakkında alacak dava sayısı açılan sorumlu değerleme uzmanı sayısı her geçen gün artmaktadır. Keşke, haklarında alacak davası açılan arkadaşlar da deneyimlerini bizimle paylaşsalar.
Üç kuruş paraya lisanslarını kiraya veren arkadaşlar, karşı karşıya oldukları riskin henüz farkında değiller. Her birimiz, attığımız imzalarla her ay milyarlarca liraya kefil oluyoruz aslında. Bu kefalatemiz, borcun son kuruşu bankaya ödenene kadar devam ediyor. Bankaların, lisanslı şirketlerden kapasitelerinin çok üzerinde, en az 35 ilde örgütlenmelerini istemeleri, lisanslı şirketlere atılmış çok büyük bir "kazıktır" aslında.
Her şirket, bulunduğu ilde kendi yetiştirdiği kadrolu elemanlarıyla yada çok güvendiği çözüm ortaklarıyla yapabileceği kadar işi kabul etmeli. ıstanbul'da ki şirket, ille de Kayseri'de iş yapmak istiyorsa, orada kendi bürosunu açmalı, başına da çok iyi yetişmiş ve güvenilir kendi kadrolu personelini koymalı.
Bu "dangalakça" karar uygulamaya gireli bir yıl oldu. Bunun acı sonuçları bu yılın sonlarına doğru ortaya çıkacak. Taşeronlarla değerleme işi yürümez. ıstanbul'un en merkezi ilçelerinde bile, sağını-solunu ayırtedemeyen 18-20 yaşındaki gencecik çocuklara değerleme yaptırılıyor. Anadolu'da durumun çok daha vahim olduğunu tahmin edebiliyorum.
Kendisine ve yaptığı işe saygısı olan ve mesleğini namusuyla yapıp helal para kazanmak isteyen bütün meslektaşlarımdan seslerini yükseltlemesini bekliyorum. Ne TDUB'un ne de LıDEBıR'in bu konularda en ufak bir girişimi yok. ışimizi Allah'a havele etmeden önce; sahada ter döken bizler; gerekirse, ilgili Bakanlıkla, Hazine Müsteşarlığı ile, SPK ve BBDK başkanlarıyla doğrudan görüşürüz. Daha da olmadı, tüketici dernekleriyle irtibata geçer; bu sorunları sosyal medyaya, konvansiyonel medyaya taşırız. Yaptığımız iş; yasal zeminde ,dörtbaşı mamur bir hale gelene kadar da mücadelemizi sürdürürüz.