Arkadaşlar hepinizin söylediklerine katılıyorum. Hepiniz çok haklısınız.
1) Yeni kurulan lisanslı şirketlerin bankalara kendilerini tanıtabilmek için, her ilde çözüm ortağı araması ve şartların bunu gerektirmiş olması olabilir ama bu şirketlerin çözüm ortaklarını arayarak ''Misal; Acil Olarak Afyon ıli'nde çözüm ortağı ihtiyacımız var bizimle çalışırmısınız. Hemen evraklarınızı gönderin size iş göndermeye başlayalım..'' şeklinde insanların zamanı ve umutları ile oynaması ne etik ne de ahlaki bir davranıştır. ınsanları kandırarak çözüm ortağı toplamak hiçbir vicdana sığmamalıdır.
2) Ben ınşaat Mühendisi'yim ve sektörde yaklaşık olarak üç buçuk yıldır çalışıyorum. Sadece değerleme uzmanı yardımcılığı yaparak geçimimi sağlamaya çalışıyorum ve yalnız çalışıyorum. ışin saha ve raporlama kısımlarını tek tek kendim yapıyorum. Bir yıl önce sahada karşılaştığım lisans mezunu arkadaşların çoğunu görmüyorum ve çoğunlukla sahadaki arkadaşların tekniker ve de lise mezunu olduklarını soruyorum ve öğreniyorum. Sahada iş yapan lise mezunu arkadaşa günde kaç iş yaptığını soruyorum ve en az dört cevabını alıyorum. Yani bu lise mezunu arkadaşımız günde 4 rapor gönderiyor. Ben ise günde iki taneden fazla gönderemiyorum. Demek ki ben yeteneksizim. Ama bu lisanslı şirketler bu arkadaşlarla çalışmayı daha çok seviyor çünkü fotokopi makinası gibi rapor çıkarıyorlar.
3) Arkadaşlar birde rapor kontonörü denen bir şey icat olmuş. Lisanslı şirketler bankalara kendilerini sevdirmeye çalışıyorlar ya haklı olarak. Milyonlarca değer biçtiğim fabrika ve arsa gibi raporları kontrol eden bu kontronör arkadaşlar ne arayıp ne de soruyorlar ama otuzbin değer biçtiğim müstakil ev için gün içinde on sefer arıyorlar. Piyasada ki raporları kontrol eden arkadaşlarımızın bir çoğu değerleme sektöründe bir yıllık deneyimi bile olmayan arkadaşlardır. Benim bildiğim rapor kontol edecek olan arkadaşların sektörde en deneyimli olması gereken uzmanlar olmalarıdır.
Forumları okuduğumda buraya yazı yazanların çok büyük bir çoğunluğunun çözüm ortakları olduğu görülmekte. Çözüm ortaklarının sorunları ile ilgili bir bölüm açılması istenmiş ama zaten tüm bölümlerde çözüm ortakları dışında yazı yazan neredeyse yok gibi.
Yazılanları dışarıdan biri, genel olarak okusa bence anlayacağı şey; bu sektörde çözüm ortakları mükemmel insanlar, bankalar ve değerleme şirketleri ise sahtekar, vicdansız ... insanlar, diye düşünür bence.
Değerleme şirketlerinin, bankaların "kendimizce" yanlışlarını yazıp, çözüm ortaklarının çektiği cefalardan bahsetmek iyi güzel ama duruma tek taraflı bakmaktan öteye giden bir tutum değil bence.
Alıntı yaptığım yazı sahibine özel bir şey değil ama bu yazı denk geldi diye bir kaç şey söylemek isterim. alıntı yapılan yazıda madde madde bir şeylerden bahsedilmiş.
1.maddeye bir ilave; bu maddede yazılanlara sonuna kadar katılıyorum hepsi kesinlikle doğru şeyler ama birde diğer taraftan olaya baksak, diğer taraftan olay nasıl görülüyor diye düşünsek. Bir değerleme firması bir çözüm ortağı ile anlaşıyor. Çözüm ortağı aylık size 40-50 tane iş yapabilirim rahatlıkla diyor. Buna göre anlaşıyor iki taraf. Değerleme firması bankadan o bölge için çözüm ortağının belirttiği rakam kadar iş talep edip alıyor ve çözüm ortağına gönderiyor. Aylık 40-50 iş yapacağını iddia eden çözüm ortağı, denilen kadar iş yollayınca işlerin altından kalkamıyor. ışlerin neredeyse %80-90'ı zamanında bankaya gitmiyor. (ışin kalitesi konusundan hiç bahsetmiyorum bile. Ben lisanslı uzmanım bu işi bilirim diyen çözüm ortağının 1 daire raporuna bile ortalama 2 saat kontrol için uğraşılıyorken..) Sonuçta bankaya zamanında verilemeyen hizmet yüzünden banka ile değerleme firması arasında sorun oluyor. En iyi ihtimalle o bölgedeki işleri kesiliyor firmanın, diğer ve yüksek olan ihtimalle bankanın firmaya gönderdiği tüm bölgelerdeki işlerinde azalma oluyor. Bu durumda çözüm ortağının kaybı ile firmanın kaybı arasındaki farkı kıyaslamak lazım. Bu durumla karşılaşmamış bir değerleme firması olduğunu da düşünmüyorum. Bu sebepten dolayı şikayet edildiği gibi değerleme firmaları da, aynı yerde yaptıracağı iş sayısını karşılayacak uzmanın en azından 2 katı sayıda çözüm ortağı ile anlaşıp, kendini daha az riske sokmak istiyor. Ve aynı yerde anlaştığı çözüm ortaklarından daha hızlı ve daha kaliteli kim iş yapıyorsa ona talepleri öncelikle yolluyor. Diğer iş yollanmayan çözüm ortağının da firmadan şikayet etmesi yerine öncelikli olarak kendine "neden aynı bölgede gelen işlerin kendine değil de diğer çözüm ortağına gittiğini" sormalı. Ve burada bahsettiklerim sadece işin işleyişi ile ilgili ve süreçlerle ilgili sorunlardır. Hazırlanan raporların yetersizliği konusuna girersek sonu gelmez bu yazının.
2.maddeye bir ilave; sektörde lise mezunu insanların bu işi yaptığından bahsediliyor. Bu lise mezunu “meslektaşlarımız” değerleme firmalarında mı istihdam ediliyor yoksa çözüm ortaklarının firmalarında mı. Değerleme firmasının bünyesinde lise mezunu eksper olduğunu düşünmüyorum. Mutlaka bunun istisnası vardır. Ama genele baktığımızca çok küçük bir yüzde teşkil eder bu rakam. Lise mezunu arkadaşlar genel olarak çözüm ortaklarının bünyesinde olduğu konusunda itirazı olan çok çıkmaz sanırım. Çözüm ortağı firma ile anlaşırken, firmaya yanındaki çalışanlar lise mezunu çocuklardan bahsetmeden kendinin lisanslı olduğundan tüm işleri kendinin yaptığından bahsedip bu şekilde iş almıyor mu. ış yollanmaya başladıktan sonra raporlarını anlaştığı çözüm ortağı değil de yanında çalışan lise mezunu çocukların yaptığını firmalar tabiî ki anlıyor. (Bunu anlayamayız diyen firma yetkilisi bence rapor kontrol birimini acil gözden geçirmesi lazım derim.) Ama firmada kendince işlerinin azalmaması, bölgesinin daralmaması ve o bölgede başka alternatif çözüm ortağı bulamaması sebebi ile bu duruma göz yumuyor, görmezden geliyor. Değerleme firmasının yapması gereken raporlarını lise mezunu birinin hazırladığını fark ettiği an o çözüm ortağı ile anlaşmasını sonlandırmasıdır. Olması gereken budur. Fakat kendinin lisanslı değerleme uzmanı olduğunu belirten ve masa başında oturup çoluk çocuğa iş yaptıran çözüm ortaklarının hiç mi suçu yok. Çözüm ortaklarının firmalardan şikayetçi olmaları konusunda sonuna kadar haklı olduklarını düşünüyorum. Ama forumda yazılan yüzlerde şikayetin yanında çözüm ortaklarının da yaptığı yanlışlardan hiç bahsetmemek bence doğru değil.
3.maddeye bir ilave; Diğer maddelerde Sayın “Seti”nin yazdıklarına sonuna kadar katılıyorum fakat bu madde için çok farklı düşünüyorum. Benim düşüncem rapor kontrolörü diye bir şey icat olmamıştır, kontrol denilen şey raporun icadı ile aynı zamanda oluşmuş bir durumdur. Ortaya bir ürün çıkarttığınızda bu ürünü müşteriye sunmadan önce kontrol etmemek düşünülebilir mi. Değerleme raporlarında kontrol derken sadece değerle ilgili bir algı olduğunu anlıyorum yazıdan. ıstanbul’da oturan biri x ilindeki değeri ne bilir benim raporumu nasıl kontrol eder deniyor. Bunda haklılık payı vardır. Bence de her rapor kontrol eden kişi kontrol ettiği bölgede tecrübesi olması lazım. Ama 80 küsür ilde iş yapan bir firmanın 80 küsür il için ayrı ayrı kontrol elemanı bulup istihdam etmesi kolay olmasa gerek. Bunun yanında rapor kontrolü demek değeri kontrol etmek demek mi. Rapordaki teknik bilgilerin, yazım hatalarının, konum tespitinin, alanın vb birçok maddeyi kontrol etmek için nerde olduğunun bir önemi yoktur. Rapor kontrolünde sadece değer konusunda o bölgeyi iyi bilmek önem arz eder. Diğer konularda kontrolörün nerde yaşadığının bir önemi yoktur. Değer konusunda da eksperden yeterli veri gelmiş ise zaten fiyatta da sorun olmaz tabi tecrübeli bir kontrol elemanı için. Uzun süredir aktif olarak bu işi yapan biri olarak şuan için bile hazırladığım bir raporu benden daha az bilgi ve tecrübesi olan biri bile olsa mutlaka kontrol eder. Bir insanın yaptığı bir hata gözünden kaçtığında aynı rapora yüz kezde baksa, başka bir göz bakmadıkça o hata çıkmaz ortaya. Değer denilen şey eldeki verileri yorumlayarak ortaya çıkan bir şey sanırım. Yakın zamanda başıma gelen örnek; değerleme konusu taşınmaz zemin katta yer alan 50m² dükkan. Raporda emsallerde aynı sokakta aynı özelliklerde, aynı konumda 50m² zemin kat, 50m² asma kat olmak üzere 100m² dükkan 100.000liraya satılıyor. Bu emsale göre eksper raporda 50m² dükkan için 50.000lira değer yazıp yolluyor raporu. şimdi bu örnekte kontrol eden kişinin nerde olduğundan ziyade tecrübesi önemli değil mi. Raporlarda zaten değer dışında değerden çok daha önemli birçok konuda kontrol yapabilmek için konumunun bir anlamı yok. Sadece değer konusunda bölgeyi bilmek önemlidir. Ama tecrübeli olan bir kontrol elemanı hiç bilmediği bir bölge hakkında da elinde yeterli veri sunulmuş bir rapora değer verir. Bu konuda konuşmaya bile gerek yok bence. Değer denilen şey zaten logaritmik hesaplarla çıkan karmaşık bir şey değildir ki. Değer yorumdur. Kiminin 100 dediği yeri, kimi 90 der, kimi 115 der. Değer denilen şey insanın o anki psikolojik durumuna göre bile değişir. Bu işin kitabında bu yazar. Bu oranlarda farklar için kimse kimseye bir bedel ödemek zorunda kalmaz. Ama değerdeki kaba hataların olması kesinlikle tecrübe ile ters orantılıdır. Bunu şirkette eksperlerimiz arasında birçok kez denemişimdir; bir eksperin yaptığı bir işin (daire gibi basit işler değil tabi) raporunda fiyatı kapatıp aynı bölgeyi bilen farklı tecrübe sürelerine sahip iki ekspere fiyat vermesini söylediğimde verilen değerler arasında ciddi fark çıkmaktadır. Ve bunu da arkadaşlara tecrübenin önemi konusunda örnek olarak sunmuşuzdur. Yani ıstanbul’da oturup benim verdiğim değeri değiştirdi diye kontrol elemanına laf atmak bence doğru değil.
Sonuç olarak forum sitesinde uzun zamandır sadece değerleme firmalarının hatalarını, yanlışlarını vurgulayıp, çözüm ortaklarının sömürüldüğünden bahsetmek doğru olsa da, eksiktir. Eksik bilgide bende yanlış bilgi demektir. Sektörde dünya kadar sorun var olduğu konusunda kimsenin itirazı yok. Ama bu sorunun sorumlusu şunlar bunlar demek yanlış bence. Ortada bir sorun var ve bu soruna sebebi bence değerleme firmaları ve çözüm ortakları, daha doğrusu asıl sorumlu bence lisanslı değerleme uzmanlarının tamamıdır. Sonuçta lisanslı değerleme uzmanlarının tamamı bu sektörden çıkıp pazarda limon satma ihtimali vardır. Ama bankalar başta olmak üzere birçok kurumun lisanslı değerleme uzmanlarına muhtaç oldukları, onların imzası olmadan kredi kullandıramadıkları ortadadır. şuan sektörde değerleme uzmanları bankalara muhtaçmış gibi bir durum var. Asıl bankalar değerleme uzmanlarına muhtaçtır. Ama değerleme uzmanlarının birlikte fikir yürütüp karar alıp uygulama gibi bir durumu söz konusu olmadığı için sektör bu hale gelmiştir. Birliğin genel kuruluna %10 katılım olması bunun ispatıdır. Bu sitede bir çok insan var şikayetçi olduğu konuları yazan, ama birlik toplantısında katılım oranı ortadayken buradan sayfalarca yazı yazmak boş. şuan sektörde değerleme firması da, çözüm ortağı da zor durumdadır. Birçok değerleme firması kapanma durumunda, bir çok çözüm ortağı mesleği bırakma durumdadır. Burada çözüm ortaklarının firmaları günah keçisi göstermesiyle sorun çözülmez. Benim düşüncem tüm değerleme uzmanları (firmalarda çalışan, çözüm ortaklığı, bankalarda çalışan) birlik olup sorunları konuşup bir yol bulunmalı. Bununda çözüm yeri Birlik’te yapılacak, toplu ve yeterli zaman ayrılan toplantılar olduğunu düşünüyorum. Toplantılarda da konu; firmalar böyle, bankalar şöyle, çözüm ortakları böyle gibi kavga konuları çıkartmak yerine, bundan sonrası için ne yapılmalı neler olmalı ona kafa yorulmalı.
(Herhangi birini veya herhangi bir kurumu rencide etmek amacım kesinlikle yoktur. Yazdıklarımdan lütfen kimse yanlış birşey anlamasın. Sadece sorunlarla ilgili düşüncelerimi yazdım.)