Gönderen Konu: LıSANSINI KıRAYA VERMEK ıSTEYENLER VE LıSANS KıRALAYANLAR DıKKATLı OKUSUN.  (Okunma sayısı 9697 defa)

A.Mesut TATLIPINAR

  • A.MESUT TATLIPINAR
  • GOLD ÜYE
  • GOLD ÜYE
  • ***
  • İleti: 339
Değerli Arkadaşlar,

Sağlıklı bir fikir tartışmasının ilk kuralı; o tartışmada ileri sürülecek bütün savların konu başlığı ile alakalı olmasıdır. Lisans kiralama eylemi; ahlak dışıdır. Kanunsuzdur ve suçtur. Hiç bir gerekçe; lisans kiralama eyleminde bulunan kişileri ve şirketleri haklı kılmaz.

Sözleşmeli çalışan  ve işinin hakkını veren bir çözüm ortağı; tek başına, ayda ortalama 50-55 adet rapor üretebilir.  Sözleşmeli uzmana ödenen cari ortalama rapor fiyatlarıyla  -vergiler ve masraflar düştükten sonra kalan- bunun da net gelir karşılığı  5,500-6,000 TL civarındadır. Bu rakama az ya da çok demek  izafi bir kavramdır. Kimine göre çok, kimine göre az, bana göre de normaldir.
                                                                                                                                                                                                                        Elbette burada tartışılması gereken asıl sorun; nihai tüketice yansıtılan rakamlarla,  aylık 35,000 ila 40,000.-TL katma değer üretip, bu değerin neredeyse %90'lık kısmının bankalarla ve  lisanslı sermaye şirketleriyle neden paylaşıldığıdır?

Taşınmaz kredi talebinde bulunan Türk vatandaşının; finans kuruluşlarına ödediği rapor başına değerleme ücreti,  dünya standartları seviyesinde hatta  üzerindedir. Dolaylı olarak bankalar ve doğrudan değerleme şirketleri; yetkisiz ve ehil olmayan kimselere "ekspertiz yaptırarak" bir anlamda Türk tüketicisini aldatmaktadırlar. Adını açık koyalım.  Değerlemeyi yapan kişiyle, raporda imzası olan kişi aynı kişi değilse; bunun adı, NıTELıKLı DOLANDIRICILIKTIR.
 
Bugün itibariyle, kaba bir hesapla; her yıl Türk vatandaşları ekspertiz ücreti olarak bankalara 500,000,000.-TL para ödemektedirler. Bankalar, bu meblağın %70'ini kendilerine ayırarak kalan %30'u,  yani 150,000,000.-TL'sini lisanslı şirketlere aktarmaktadır.  Bu rakamın da takriben %80'i sektördeki ilk 15-20 şirket arasında, geriye kalan %20'lık kısmı yani 30,000,000.-TL de  110 şirket arasında  paylaşılmaktadır.

Konut finansman kanunu kapsamında yapılan ve yapılacak bütün değerlemeler UDES'e göre yapılmak zorundadır. UDES'in en önemli standartı da; uzmanın bağımsız, tarafsız ve objektif olması zorunluluğudur.  Oysa finans kuruluşları hem kredi veren hem de değerleme ihalesi açan kurumlardır.  Fiiliyatta; lisanslı değerleme şirketleri, müşteri olarak gördükleri bankalar karşısında bağımsız ve tarafsız değildirler. Olmaları da mümkün değildir.  Aynı şekilde, bağımsız çalışan lisanslı değerleme uzmanları da; lisanslı şirketler karşısında bağımsız ve tarafsız değildir.  Örneğin; benim, bilerek ve araştırarak  100,000.- TL takdir ettiğim bir taşınmazın nihai raporu, "Banka'nın ricası" üzerine, çoğu kez bana sorulmadan 130 hatta 140 binlere çıkabilmektedir. BDDK'nın %75 tebliğine rağmen, mahalle emlakçıları bile bazı banka şubeleriyle anlaşarak ( promosyon olarak emlakçılara otomobil veren bankalar var)  fütursuzca   %100 kredi  ilanı verebilmektedirler. Hatta, emlakçı baskısıyla  şube uzman değişikliğine gidebilmekte, emkalçının istediği kişiye rapor düzenletebilmektedirler. Oysa, Mortgage sisteminde; %100 kredi  sözü veya eylemi  AB ve ABD yasalarına göre kredi dolandıcılığı addedilip, 10-15 yıla varan hapis cezası gerektiren bir suçtur. Türkiye'de ise sıradan bir olaydır.

Sistemin adı kapitalizmse; hodri meydan! Oyunu kapitalizmin evrensel kurallarına göre oynayalım.  Kapitalizm, emek sömürüsü ve artı değer üzerine inşa edilmiştir. Gayet açık. En çok değerleme uzmanı çalıştıran ve en çok emek sömürüsü yapan şirket en çok parayı kazanır.  Sistemin bir ayağı bu. Hiç itirazımız yok. Ama, kapitalist sistemin  dahi,  sürdürülebilir olabilmesi için uyulması gereken başka ciddi kuralları da vardır.

Türk tipi mortgage sisteminde; sistemin emek sömürüsü ayağı sonuna kadar uygulanıyor, ancak uyulması gereken bağımsızlık, tarafsızlık, objektiflik gibi olmazsa olmaz kuralları devre dışı bırakılıyor.

Biz kendi aramızda; "saçma sapan mimarlar mı yoksa iktisatçılar mı bu işi yapmalı" tartışmaları yaparken;  her yıl Türk halkının cebinden çıkan 500,000,000.-TL'sı  haksız yere, çoğu yabancı sermayeli olan bankaların kasasına gidiyor.

Değerleme mesleği, makro iktisadi sistemde çok önemli işlevi olan bir  kamu görevdir.  Bütün kamu görevlerinde olduğu gibi; bu işi de tamamen ticari bir mecraya sokarsanız;  namussuzluk, ahlaksızlık ve sahtekarlık kaçınılmaz olur. Pastadan pay kapmak isteyenler, kiralık lisansla şirket kurarlar, Ali'nin yazdığı rapora Veli'nin imzasını atarlar, hiç bir hayat tecrübesi olmayan çoluk çocuğu saha gönderip, emlakçıların cebine 50 lira koymasına göz yumarlar. Son tahlilde; bütün bu namussuzluk, ahlakasızlık ve sahtekarlığın bedelini de, çıkacak ilk iktisadi krizde  Türk halkı olarak bizler öderiz.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                      Burada atılacak ilk adım. Lisanslı şirketlerde 5 uzman şartının kaldırılmasıdır.  Yeni TTK'ya göre;  tek kişilik anonim şirket kurmak mümkündür. ısterse 50 kişilik şirket olsun, son tahlilde raporu yazan tek bir kişidir. 

Sonuç olarak; sui misal emsal teşkil etmez. şikayet, feryat ve figanla da hiç bir sorun çözülmez. Devletin, yetkili organlarını ve karar mekanizmalarını harekete geçirmeden Türkiye'de  uluslararası standartlarda değerleme yapmak mümkün olmayacaktır.  Bu yüzden TDUB'u maddi ve manevi her açıdan güçlendirmeli ve yönetime destek olmalıyız. 

Bana göre; değerleme sektörünün temel sorunu rapor fiyatları değil iş ahlakının yerleşmemiş olmasıdır.

Biz oyunun kurallarını değiştirene kadar şartlar bu... Her şeye rağmen Türkiye özgür bir ülke. şartları beğenmeyen bu işi yapmaz...

Saygılarımla,
A.Mesut Tatlıpınar




A.Mesut TATLIPINAR

  • A.MESUT TATLIPINAR
  • GOLD ÜYE
  • GOLD ÜYE
  • ***
  • İleti: 339
Yine, e.posta adresime itiraz mesajları yağdı:=)  Kimsenin gözünü korkutmak, işini engellemek gibi bir amacım yok.  Hak ve hukuk kurallarına riayet ederek, namusuyla işini yapan bütün şirketler ve meslektaşlarıma  saygısızlık yapmayı aklımdan bile geçirmem.

Değerleme sektöründe; yaygın ve kanıksanmış sahtekarlıkların, nitelikli dolandırıcılık, resmi evrakta sahtecilik hatta ihaleye ve edimin ifasına fesat karıştırma suçu oluşturabileceğini ben " uydurmuyorum"  bütün bunlar Türk Ceza Kanunu'nun içinde var.

Bugüne kadar kimsenin canının yanmamış olması,  kimseninin başına bir iş gelmemiş olması  bundan sonra da gelmeyeceği anlamına gelmez.

Sahtekarlık konusunda hala ısrar edenler varsa; aşağıda özeti bulunan ilgili kanun maddelerini iyi okumalarını salık veririm.

MADDE 157. - (1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.
Nitelikli dolandırıcılık
MADDE 158. - (1) Dolandırıcılık suçunun;
c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,
f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,
g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,
i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,
j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,
k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,
ışlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Resmî belgede sahtecilik
MADDE 204. - (1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmî belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Edimin ifasına fesat karıştırma
MADDE 236. - (1) Kamu kurum veya kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, bunların iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler ya da kooperatiflere karşı taahhüt altına girilen edimin ifasına fesat karıştıran kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Aşağıdaki fiillerin hileli olarak yapılması hâlinde, edimin ifasına fesat karıştırılmış sayılır:
d) Yapım ihalelerinde eserin veya kullanılan malzemenin şartname veya sözleşmesinde belirlenen şartlara, miktar veya niteliklere uygun olmamasına rağmen kabul edilmesi.
e) Hizmet niteliğindeki edimin, ihale kararında veya sözleşmede belirtilen şartlara göre verilmemesine veya eksik verilmesine rağmen verilmiş gibi kabul edilmesi.
(3) Edimin ifasına fesat karıştırma dolayısıyla menfaat temin eden görevli kişiler, ayrıca bu nedenle ilgili suç hükmüne göre cezalandırılırlar.




creacer

  • GOLD ÜYE
  • ***
  • İleti: 117
Acar arkadaşımız Lisanslı Değerleme şirketlerinde 18 yaşında çalışan personel olmadığı, lisanslı çözüm ortaklarının yanlarında bu gençlerin çalıştığını yazmış.
Doğruya yakın değerleme yapabilmek için raporu yazan lisanslı değerleme uzmanının sahaya çıkıp tapu - belediye - yer görme ile ilgili faaliyetleri bizzat kendisinin yapması gerekir. Lisanslı - lisanssız üniversiteli - liseli kim olursa olsun başkasının yaptığı araştırma üzerinden rapor üreten kişi ben bu raporu doğru yazdım derse yanılır çünki bilginin doğruluğu kesin değildir. Çoğu tapu dairesinde projelerin resimlerinin çekilmesine bile müsade edilmediği bir ortamda tapu araştırmasına gönderdiğiniz kişinin projeyi doğru kağıda döktüğü kesinmidir? Sözün özüne geleyim şuana kadar çıkarılmış kanun ve yönetmeliklerde değerleme işini yapacak kişi olarak Lisanslı Gayrimenkul Değerleme Uzmanı adres gösterilmektedir fakat lisanslı değerleme uzmanının yapacağı rapor çalışmasında ekibinde çalışacak değerleme personeli hakkında hiçbir bilgiye yer verilmemektedir (çıkarılan birçok kamu ihalelerinde işi yapacak personel imza atacak mühendis tanımlanır). Mevcut kanun ve yönetmelikler çerçevesinde, değerleme raporu hazırlanması için belediyelerden tapudan hertürlü resmi kurumdan bilgi ve belge taleplerinde Lisanslı Gayrimenkul Değerleme Uzmanı dışındaki kişilere bilgi ve belge verilmesi de bence suç teşkil etmektedir.

Değerleme raporunun araştırması ve yazılması aşamasında Lisanslı Değerleme Uzmanının görev yapacağı bir sistemde bahsi geçen rapor kontrolu için ödenen ücretlere de gerek kalmaz diye düşünüyorum.
« Son Düzenleme: Ocak 04, 2013, 11:40:39 ÖÖ Gönderen: creacer »

Referans Grup A.Þ.

  • YENİ ÜYE
  • *
  • İleti: 8
Ağzınıza sağlık söylenecek başka ne olabilir ki...syg. bekirk@referansgrupgd.com