Değerli arkadaşlarım,
Zannetmeyin ki bizim burada şikayetçi olduğumuz sahtekarlıkları ve düzenbazlıkları bizden başka bilen ve gören yok... Bu sektörün en akıllı, en uyanık insanları elbette bizler değiliz. Bu işe, kıyısından köşesinden bulaşmış hemen herkes olup bitenin farkında.
Ama sorun şu: Gelinen noktada; eğer bu iş, çağdaş normlarda, hakka ve hukuka riayet edilerek, yani yeryüzü standartlarında yapılmaya kalkışılsa, lisanslı şirketlerin belki de %90'ından fazlası kapanmak zorunda kalacaktır. Başkalarının sırtından kolay para kazanmanın yolu da kapanacaktır.
Yaptığımız iş; büyük sermayelerle, pahalı makinelerle yapılmıyor. Bu işin tek sermayesi ve dinamosu ucuz insan emeğidir. Bu sektörde, ne sanayi çağının ne de içinde yaşadığımız bilgi çağının üretim biçimi ve üretim ilişkileri geçerli değildir.
Türk değerleme sektöründe egemen paradigma; 6,000 yıl önce tarım devrimiyle ortaya çıkmış olan KÖLECı TOPLUM düzenidir. Sosyolojinin de kendi kanunları vardır. %100 emeğe dayanan bir sektörde, bir sanayi toplumu icadı olan şirketleşmeyi, devlet eliyle dayatırsanız ortaya bir ucubeden farksız KÖLECı ÜRETıM ıLışKıSı çıkar.
BÜTÜN SıSTEMı, KÖLECı ÜRETıM ıLışKıSı ÜZERıNE ıNşA ETTığıNıZ ZAMAN; ARTIK ORADA HıÇ KıMSE HAKTAN, HUKUKTAN VE ADALETTEN SÖZ EDEMEZ. ÇÜNKÜ EFENDıLERıN OLDUğU YERDE, VıCDAN, MERHAMET VE AKIL OLMADIğI GıBı KÖLELERıN SÖZ HAKKI DA YOKTUR. KENDıLERıNE, KERAMETı KENDıNDEN MENKUL EFENDı ROLÜ BıÇENLER , BıAT ETMEYENLERı, HER TÜRLÜ HUKUK DIşI FAşıZAN YÖNTEMLERLE SUSTURTURMAYI BıR HAK OLARAK GÖRÜRLER…
Mübalağa etmeyeyim ama, şimdiye kadar bu mesleğe heves etmiş, 2-3 ay sonra da vazgeçmiş yüzlerce genç insanla konuşma fırsatım oldu. Çalışma koşullarını ve ücretleri biliyorum. Nihai kanaatim şudur: MEVCUT SıSTEM, tıpkı taze kanla hayatını idame ettirebilen vampirler gibi, ancak genç KÖLELERıN ucuz emeğiyle ayakta kalabilir... ış ilanları inceleyin, bunu açıkça göreceksiniz. Ama bu temel çelişki, SPK’nın saygınlığı arkasına gizlenmiş değerleme sektörünü her gün biraz daha bataklığa, namussuzluğa ve topyekun sahtekarlığa sürüklemektedir. Arzu etsek de etmesek de; bu sonuç kaçınılmazdır. BU SıSTEMı YIKACAK OLAN DA, şıRKETLERı ıFLASA SÜRÜKLEYECEK OLAN DA UCUZ VE NıTELıKSıZ ışGÜCÜ OLACAKTIR.
Bu sözleri “görülen lüzum üzerine” sarf eden bizler, akli melekeleri yerinde, hukuken de temyiz kudretine haiz insanlarız. Üstelik, en az, bizi susturmaya çalışan “sözde efendiler” kadar mürekkep yalamış ve hayat tecrübesine sahibiz. Ama, eşkiyanın hükümdar olduğu bir dünyada; ağzımızla kuş tutsak, dağları düz edecek kadar mucizeler yaratsak, yine de sözümüzün bir ağırlığı olmayacaktır. Çünkü, bu işin ucunda tatlı bir rant var, haram kazanç var. Hiç kimse, eline geçirdiği yağlı kuyruğu kolay kolay bırakmak istemeyecektir.
ıster şirket patronu, ister çözüm ortağı, isterse ücretli olarak çalışalım, eğer bu adaletsiz sisteme karşıysak daha doğrusu bu işin sürdürülebilir bir geleceğinin olmasını istiyorsak; bu mesleği, modern çağın değerleriyle buluşturmayı kendimize misyon edinerek örgütlenmek zorundayız. Bu iş böyle yürümez! Yürümeyecektir de…
Ücretli çalışan arkadaşlarımız için; ASGARı ÜCRET uygulaması bu yüzden önemli bir adım olacaktır. Sektöre, disiplin ve kaliteli insan gücü getirecektir. Esasen, TDUB'un böyle bir kararı re'sen gündemine alması kanun gereğidir. TDUB, patronlara payanda olsun diye ihdas olunmamıştır. Sadece şirket patronlarının TDUB yönetiminde görev alması ise hepimiz için çok büyük bir ayıptır, üstelik fevkalade komiktir. Çünkü, TDUB'a kanunla verilmiş asli görev; mesleğin çağdaş değerlerle donatılmasını temin ederek, meslek mensuplarının hak ve menfaatlerini gerekirse şirket patronlarına karşı da korumaktır.
A.Mesut Tatlıpınar