Benim bildiğim bir kaç vak'a var. Mesela, bir tanesinde banka, uğradığı zararı lisanslı şirkete iş karşılığı ödettikten sonra sözleşmesini feshetti. şirket de sorumlu değerleme uzmanını mahkemeye verdi. Dava halen devam ediyor.
Raporun altına imza atmak, bankaya; "benim yazdığım rakamın %50'sini ya da %75'ini kredi olarak verebilirsin" demektir. Değerleme raporu düzenlemek, bir anlamda bankanın verdiği taşınmaz teminatı karşılığı bütün kredilere kefil olmaktır.
Kural olarak; GYO' larda yatırımcı, ticari ve konut kredilerinde ise banka, hata ve ihmal kaynaklı uğradığı bütün zararları lisanslı şirkete ödetir. Bu nokta gayet açık. Burada tartışılacak bir durum yok. Hukuken tartışmalı olan alan; zarar ve ziyanın tam olarak ne olduğu, ne zaman doğduğu ve zararın muhatabının kim veya kimler olduğudur.
Bu tür davalarda; sağlam bir savunma yapabilmek için, mevzuata, usul ve şekil şartlarına riayet edilmesi çok önemlidir. Bu şartlara riayet etmeden hiç kimseden tek kuruş tazminat alamazsınız. Riayet etseniz bile; okuldan yeni mezun olmuş, üzerine kayıtlı cep telefonundan başka hiç bir mal varlığı olmayan genç bir insanın nesini alacaksınız ki? Davayı kazansanız da , ancak üzerine bir bardak soğuk su içersiniz.
Pek çok şirket yöneticisi "cahil cesaretiyle" önüne gelen herkesi sahaya gönderip bankadan alacağı 150 TL karşılığı, 300-500 bin liraya kefil oluyor. Bunun elbette bir bedeli olacak... Mesleki sigortaya da güvenmeyin... Sigorta şirketleri " şak diye" para ödemez. Kılı kırk yararlar. Sigorta şirketi, şayet raporun BDDK ve SPK mevzuatına aykırı olarak, ehliyetsiz kişiler tarafından hazırlandığını tespit ederse, sizin "kötü niyetli" olduğunuzu ileri sürerek, zararı tazmin etmekten kaçınabilir. Böyle bir risk her zaman var.
Çıkacak ilk iktisadi krizde; 2001 krizinde olduğu gibi, hiç kimse patlayan kredilerden şube müdürlerini ya da bankaları sorumlu tutamayacak... Çünkü ellerinde, SPK lisanlı şirketler tarafından düzenlenmiş kapı gibi değerleme raporları var.
"Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur" Bizim meslekte; "koşulsuz müşteri memnuniyetinin" bedeli çok ağır olabilir. Bu yüzden, herkes aklını başına toplasın...
Özetle; çoğu yanlış yer tespitinden kaynaklanan çok sayıda olay var. Bu tür olaylar nedense gizli tutuluyor. Ama, Yargıtay kararları herkese açık...Zaman içinde bu konuda da içtihatlar oluşacak durum daha netleşecek... Esenyurt davaları ve ORA AVM davası ilginç yargı kararlarına gebedir.